Sanatçının Yolu Başlıyor.
Hayatımın zor bir dönemiydi. Hayatta başıma gelmesinden en çok korktuğum şey başıma gelmişti. Üstelik korktuğum şeye alışma fırsatı bile bulamadan yirmidört saat içinde en sevdiğim insanı kaybetmiştim. Demek insanın hayatı yirmi dört saat içinde değişebiliyordu. Değil yirmi dört saat iki dakika içinde de değişebilirmiş zamanla anlıyorum.
Hayatta en çok korktuğu şey başına gelince özgürleşiyor insan. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını düşünüyor. Hayatın sevmediğin şeyleri yapacak kadar uzun olmadığını da keşfediyor. Sevmediğim işimden ayrılıyorum. Sevmediğim ortamlardan sıyrılıp, istemediğim ilişkilerimi sonlandırıyorum…
Yeni bir sayfa açtım kendime. Yeni başlangıçlar. Zaten zor geçen dönemi daha da zorlaştırdım konfor alanımdan çıkarak. Neyi ne kadar başarabileceğimi görmeye çalıştım belkide!
Kendi yetkinliklerimin altında bir işe girdim. Her gün çok çalıştım kabul görmek ve terfi almak için. İki yıl boyunca yüksek lisans, dil kursu, eğitimler derken koca bir hüsran oldu bana yeni başlangıçlarım. Terfi edemedim. Dahası belli ki edemeyecektim de…
İşten ayrılmaya karar verdim. Bir süre var olduğum ortamdan uzaklaşmaya kendimi dinlemeye ve gerçekten ne istediğimi bulmaya ihtiyacım vardı. Tam o anda kardeşim yetişti imdadıma. Amerika’daydı ve doğum yapacaktı. Ona yardımcı olacak birine ihtiyacı vardı. Gittim harika bir varoluşa tanık oldum. Şahane bir altı ay geçti. Kardeşimin bebeğiyle büyüdüm, yeniden doğdum bende. Sonra her güzel şey gibi ayrılma günü geldi. Döndüm kürtçü dükkanına.
Peki şimdi ne yapacaktım? Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Devletten ayrılmış, özel sektörde tutunamamış ve koca bir gelecek kaygısı ile birlikte, bir dolu hayal kırıklıklarım vardı elimde. Öyle amaçsız her sabah kalkıp gece yarılarına kadar kitap okudum. Tıpkı yıllarca yatakta kaldığım dönemlerde olduğu gibi. Seviyordum okumayı çünkü bedenim yatağa bağlı olsada ben zihnimde seksen günde devri alem yapabiliyordum. Küçük Kara Balık olup okyanuslara açılabiliyor, Martı Jonathan ile gökyüzünün en tepelerinde dolaşabiliyordum.
Eski kitaplarımı tozlu rafların arasından çıkardığım ve tekrar okuduğum dönemde çok öncelerden aldığım kütüphanemde okunmayı bekleyen bir kitap ilişti gözüme. “Sanatçının Yolu” Julia Cameron. Kitabı okumaya ve içindeki tüm görevleri yapmaya başladım. Sabah kalkar kalkmaz üç sayfa yazmak, sonra güne başlamak, orada bulunan görevleri her haftanın sonunda yapmak, kendimle buluşma saatleri derken içim bir huzurlu olmaya, duygularımı daha kontrol edebilmeye ve kaygılarımın azaldığını hissetmeye başladım.
Yazdıklarımı okumadan sekiz hafta geçti ve dokuzuncu haftanın görevi sekiz hafta boyunca yazdıklarımı okumak. İşte ben o sekiz hafta boyunca yazdıklarımı okuduğumda hayatıma dışardan baktım. Kendimi gördüm. Ben kimdim? Bu hayattan ne istiyordum? Bundan sonraki yaşamımda neler yapmak istiyordum? hepsine ayna tutulmuştu. Yazdıklarımı okuduğumda karar verdim orada yazanları adım adım gerçekleştirmeye.
On iki haftanın sonunda ben artık ne yapacağımı biliyordum. Fakat yine her sabah yazmaya devam ettim. Sonra başka kişilere önerdim. Başka insanlarla birlikte yaptık. Baktım herkese iyi geliyor ben de atölyesini açmaya karar verdim. İki grup sonlandırdı bu atölyeyi. Katılımcılardaki değişim muhteşem. Faydasına çok inandığım bir atölye. Koçluk yetkinliklerimi, tecrübelerimi ve bildiğim her şeyi sizlerle paylaştığım bir alan.
Bu atölyede hepimiz sahiciyiz. Hepimiz kendi hikayemize sahip çıkıyoruz. Kendimizi yeniden inşa ediyoruz ve en önemlisi bunu grup ile birlikte yapıyoruz. Bazen birlikte ağlıyoruz, yaralarımıza dokunup onları iyileştiriyoruz. Bazen kahkahalarla gözümüzden yaşlar gelip, karnımıza ağrılar giriyor. Anlayacağınız insana dair her şey var bu atölyede.
Eğer sen de;
-kendini bir sıkışmışlık içinde hissediyorsan,
-bazen düşüp bazen kalkıyor ve bu yolda istikrarlı olmak istiyorsan,
-yeni bir alışkanlık kazanmak istiyorsan,
-kendini daha iyi tanımak ve kendine alan açmak istiyorsan,
-yeni ortam, yeni arkadaşlıklar edinmek istiyorsan ve daha birçok şeyi bizimle paylaşmak istiyorsan seni atölyeme bekliyorum.
Bu yolun sonunda sana ne olur bilmiyorum ama bildiğim tek şey var o da aynı sen olmayacağın.
Yol arkadaşın olmaya hazırım.
Sevgiyle.
Daha fazlası için: karakayayasemin@gmail.com